@_VCG_ adlı kişiyi takip et

14 Mayıs 2014 Çarşamba

K'ömür


 Hayat bize hep başkalarının mutluluğu için kara bir sayfa açmakta, öyle ki şu an gelinen durum ; başkalarını mutlu etmek için milyonlarca insan ve bu milyonlarca insanın mutlu etmek için uğraştığı çabadan haz alamayan diğerleri. Sıçtın mavisinde uyan , eşinin , çocuğunun geleceği için, kendi hayatını hiçe sayan bi işte çalışmak için apar topar bişreyler ye, hazırlan üstünü giyin sonra yerin yüzlerce metre altına gir ve kapitalist rejimin liderlerini yükseltmek için sen en dibe kadar kazmaya başla.. Soma'da çalışan bir işçinin o aldığı asgari ücretle ne hayalleri vardı kim bilir. Kimisi çocuğunu bu kendi düştüğü duruma sokmamak için okumasını, güzel günler görmesini , kimisi eşinin en sevdiği yemek masasını alabilmek için çalışıyor , çabalıyordu. Oysa biz elimizde olan her fırsatı tepme konusunda birbirimizle yarışıyor, okula gitmemeyi bi bok sanıyor, geceleri clublar da eğlenmeyi marjinallik olarak görüyor , o şu an gözyaşı döktüğümüz insanları sokakta o halde gördüğümüzde tiksiniyor ama son model kömür fabrikası veliahtlarına imreniyoruz. Hayat öyle zor ki aslında bizim için mutlu olmak çok uzak gibi ama o işçinin umutları vardı bir kömürle kül olan , hayata dolu dolu bakan umutları , hayalleri.. Yaz tatillerinde babamlara işlerinde yardımcı olurdum, öyleki yeri geldiğinde tır dolusu kömür torbalarını depoya boşaltmak için çaba sarfederdim ve iş bittiğinde o resimlerde gördüğünüz insanlar gibi her tarafım esmer olur sadece gözümün beyazı insan olduğumu belirlerdi. İş bittikten sonra duşa girer defalarca burnumu yıkamama , sümkürmeme rağmen kömür tozu çıkmaya devam ederdi. Giydiğim elbiseden boxerıma kadar heryerim kömürün siyahını alır ve burnuma her defasında o acı koku gelirdi. Kömür bazıları için umut olmuşken, klavye başında kömürün ne olduğunu tatmamış, yakıp sıcağını tatmamış insanlar şu an kömür karası gözleri ile soğuk hava depolarında yatan insanların kemiklerini sızlatırcasına atıp tutmaktan vazgeçmeyi bırakmıyorlar. Böyle acı günlerde birbirimize bağlanmamız daha sıkı kenetlenmemiz lazımken hala siyasi tartışmalar içinde kendimizi buluyorsak, katedilmesi gereken çok yol var demektir. Allah'ım bu millete böyle büyük acılar göstermemesi dileğiyle.

3 Ocak 2012 Salı

Güven'me


Melankolizm damarlarımda gezinirdi,
Geçinirdim kankamla ancak o ipe un serdi,
Serip geçtim önüme çıkan tüm engelleri,
İzleri bile kalmadı artık o eski artistlerin...

İlk önce adım atarsın, ona değer verirsin sonra ona sevgi aşılarsın sonrası ise zaten karşılıklı güvene kalmıştır . Ya güven olmasa ?.. O zman ne sevgi ne saygı ne aşk ne de başka birşey gerçek kılınmaz.Gerçek olmadıktan sonra hiçbiri bi anlam taşımadıktan sonra önemi de olmaz yaşanan şeylerin . Her zaman en sevdiğimiz kişiler hep güvendiğimiz size yanlış yapmıyacağını bildiğiniz kişiler olmamış mıdır ? Peki güven bu kadar derinden önemli ise nedir bu kadar onu gizli tutan ? Güveni ilk kavramaya başladığım zamanlar henüz çocuktum , her çocuk gibi bizde misket oynardık o zaman popüler olan diğer birşey ise ortaklıktı, herneyse bir gün arkdaşlarımdan birtanesi geldi ortak olalım mı benim misketlerim senindir dedi ! Neden dedim, sana güveniyorum da ondan demişti ... işte o gün anladım ki güven sayesinde arkdşlıkların pekiştiğini hatta kardeşliğe dönüştüğünü, sevgilerin aşka dönüştüğünü .Ama her zaman olduğu gibi en büyük güveni de anam aşılamıştır . Her zaman başarısızlığımda başarımda bir kalkan gibi durmuş ve bana güvenini belirtmiştir ki en gerçek güvende karşılıksız olan ana güvenidir ! Güvendim bende herkes gibi kandım ama güven misket oynadığım dönemde kalmış , artık güvende farklılaşmış yada daha açıkça söylemek gerekirse o da batılılaşmış o da yozlaşmış ...
                                                                                                           Vcg

12 Aralık 2011 Pazartesi

Kampüse giderken çocukluğumla karşılaştım


Naber amcık dedim..


İyi abi dedi..


Ben senin 15 yıl sonraki halinim dedim


Vay amk dedi.. 
Nereye gidiyosun dedim.
Okuldan kaçtım dedi


Baktım sıfatına; önlüğün tek yakası sökük, kolu sümüklü, çanta filan taşıyo bide..


Acıdım ibneye.. 
Sen nereye gidiyon dedi


Kampüs'e gidiyorum dedim .. 
15 yıl sonra mutlu musun dedi.


Senin şimdiki hayalini yaşıyorum, cebimde param var, irade sahibiyim, hayatımı değiştirecek kararlar Alabiliyorum, askerlik evlilik vs. vs. saydım 


Gel benle dedi.. 
Takıldım peşine 
Atari salonuna gittik..


İbne güzel oynuyodu harbiden.


Jetonum bitti..


Baktım önce etrafı kolaçan ettim bi, sonra uçak oyunun arkasına kolumu sokup jeton aşırdım bir kaç tane, hiç bişey yokmuş gibi arkalarda dolandım 2 tur, sonra geri gelip haggar oynadım..

Derken bi baktım kapıdan en samimi arkadaşım girdi atariye... 
Aaa dedim.. sevindirik oldum bi an.. o da okuldan kaçmış, bir süre beraber oynadık.


Sonra çıktık, önce caminin oralarda boş boş dolandık, daha erkendi ve güneş yeni doğuyordu. 
Gökyüzü ne kadar güzeldi.. 


Bizim arsaya gittik, yere üçgen çizip misketleri koyduk köşelere, 3-4 metre ileriye de kale çizgimizi çektik..
Yerlere yatıyoduk, üst baş çamur içindeydi.. 
bir süre sonra misketi bıraktık, gafliğim kayboldu amk.. sonra bi taşın üstünde toto oynamaya başladık.. metin, ali, feyyaz, oktay, rıdvan,tanju.. havada uçuşuyorlardı..
arkadaşı üttüm, mızıkcılık yaptı bir süre birbirimizle dalaştık sonra sarmaş dolaş gidip boş eti puf kabı bulduk 2 tane..


Arsanın duvarına güneş yeni yeni çarpıyor, vakit öğlene geliyordu..


Tam sinek saati..


duvara konan sinekleri itina ile boş eti puf kabıyla yakalayıp, aşağıdaki örümcek yuvalarının olduğu yere gittik.


sinekleri örümceklere atıp, kaçmak isteyen sineğin çabaladıkça ağı sarsması, sarsılan ağın örümceğin dikkatini çekmesi, 1 saniyede gelip sineği alıp yuvanın derinliğe götürüşünü izlerken orgazm oluyoduk resmen.. 
öğlen güneşi açmış, ezan okunuyordu..


eve gitmek istemiyorduk.. arkadaş beslenme çantasını açtı..


2 yumurta, biraz peynir, domates, çokokrem vardı..


fırından 1 tane tava ekmek alıp sahile indik hemen. çimlere oturup elimizde ne varsa yedik..


uzaktan boğuk boğuk gelen öğrenci sesleri, kuş sesleri, dalga sesleri, börtü böcek seslerinden başka bir ses yoktu.. 


gökyüzü ne kadar güzeldi.. 
arasıra geçen kızların yüzüne bakıyoduk, platonik aşık oluyorduk. 


am'ın ne olduğunu bilmiyorduk, meğer ne saf bi duyguymuş.. 


gidip mahalleden diğer arkadaşı da çağıralım, Bjk meydanı parkına gideriz dedik.


o arkadaş öğlenciydi, gidip evinin altından bağırdık 'memeeet, memeeeet' diye.


ne de olsa cep telefonu diye bişey yoktu.. 


tam da okula çıkıyomuş, kaptık kolundan.. memet de geldi, bir süre sokakta yılan oynadık. hani yere yılan şekli çizersin, gazoz kapağının içine kum çamur doldurur, fiske atarak ilerleyip yılanı tamamlarsın..


mahalle cıvıl cıvıldı oynayan çocukların seslerinden.. turşucu geçiyordu, elinde turşu kovasıyla.. memedin cebindeki harçlıkla birer tane hıyar aldık..


yiye yiye arsaya gittik tekrar, bir süre alman kale oynadık, sonra maç ettik, sonra saklambaç oynadık..


ne de olsa internet diye bişey yoktu.. 


kan ter içinde kalmıştık, camiye gidip ağzımızı çeşmeye dayayıp su içtik. orada oturan kızlara sataştık.. apartman kapısının önünde oturduk, murat abi eve gidiyodu, yolu araladık geçsin diye..
gene fırça attı burada oturmayın diye ama kimse siklemedi.


he deyip geçtik.. akşam üzeri olmuştu, acıkmıştık memet beslenme çantası almamıştı.. bizim evin aşşasına geldim anneee anneee diye bağırdım. annem çıktı ne bu hal filan. dedim bize ekmek arası bişeyler yap..
biraz sonra sepet salındı salçalı ekmekler indi.. arsaya gidip akasya ağacının altında ekmeklerimizi yedik.. güneş batıyordu.. 


gökyüzü ne kadar güzeldi.. 


gün batımını izledim 
çocukluğum geçti karşıma..


şimdi bana mı acıyosun sen? dedi..
boğazım düğümlendi konuşamadım..


ben her gün buradayım, ama sen günden güne yok olacaksın.. 
her gün bir önceki günü arayacaksın.. 
hayatın gitgide anlamsızlaşacak.. 
şu gördüğün güneşi çok arayacaksın..
güzel günler göreceğiz, güneşli günler diyerek avutacaksın kendini..
sahip olduğun şeyler sana sahip olmaya başladı..
bak 30 una geliyosun..


adına geçim derdi diyorsun ama bomboş yaşıyorsun be koçum..
benim en büyük derdim ise demin oyunda kaybettiğim gaflik.. 


yeter sus amına koyim! 
diyerek hıçkıra hıçkıra ağladım..


bir sigara yaktım..
hayat ne boktan amına koyim..


içimden geldiği gibi yazdım be panpalar.. seviyorum sizi paylaşayım dedim ...

Tebessüm

Artık çoğu şeye tebessüm eder oldum.. 

inşaat mühendisi en aşağı 7 8 milyar kazanıyor diyen liseliye...
Hayatın zorluğundan bahseden gurbet görmemiş arkadaşlarıma... 
bana nasihat vermeye kalkan 2 3 yaş büyüklerime... 
face'de sürekli sevgiden aşktan bahseden kızlara ... 
karşıdan gelirken sana tip tip bakıp birşey yapabileceğini zanneden yeni yetme çakallara... 
ben eskişehir'de okusaydim ooo diyen krolara...
Babasının arabasıyla artistlik yapmaya çalışan lavuklara ...
Fotomu beğenir misin diye yazan idiotlara...
Içki ile fotoğraf çekinip profil resmi yapan sonradan görmelere ...
Anadolu da görmeyip üniversitede g.tünü başını dağıtan kızlara...
Apacilere kanan türk kızlarına ... 
Ve sonumuz ne olacak diye düşünmeyen Türk gencine tebessüm eder oldum !.. 

Hayat işte bu

Sanki bomboş bi dünyadayım bulunduğum ortam zindan ,
Koğuşumda yapayalnızım ne benden başka mahkum var nede bir gardiyan,
Basmakalıp zincirleri kırdım fakat özgürlüğme izin vermiyor içimdeki demir parmaklar,
Tasvire gerek yok düşünce halimi anlatır tüm karamsar tablolar...

İkinci bloguma kendime ait olan bir dörtlükle başlamak istedim..
Belki diğer yazarlar gibi yürekte iz bırakan sözler yazamam ama yüreğimle yazmaya çalışacağım. 

Hayata genel bi bakış attığımızda hep kendi elimizde ne kaldığına ne kazandığımıza ,menfaatimizin ne olduğuna göz atmaktayız. Hani bu sen, o ,ben için değil yüzdelik kesimle anlatılcak olursa tamın bir altı diye tabir edilen noktayı işaretlemektedir. Daha henüz 15  yaşlarında hayattan anlamaya başladığım ipuçlarının en başında gelen bir tanesiydi bu olay ya sonrası yok mu ? elbette var. Kısmen bi yaşıma kadar bizde gençliğin verdiğii etki ile fırtına gibi esmeyi de bildik . Ne var elinde derseniz bi kaç yaradan başka ne olabilrki ... Hayattan hep bi haz almak istedim bunu yanımdakilerle sevdiklerimle paylaşmak onlara daha iyi bi arkdaş olmak , sevdiğim insanların örnek aldığım insanların yolundan yürümek sevmediklerimi de maraton misali devre dışı bırakmak .. Sonuçları bazılarını üzdü bazılarını sevindirdi ama yine kimse tatmin olmadı. İnsanları anlamak zordur elbette benide , siz insanlara hep iyi davranın iyi yaklaşın ama bi olumsuz cevabınızda herşey bitebilir sizi silebilir , sizi gözü görmez hale gelebilir. Bunla ilgili bi abimin bana anlattğı bi hikaye vardır çok hoşuma gider.Babandan haftalık 50 lira harçlık alıyorsun diyelim ki her hafta düzenli alıyorsun , bi hafta baban harçlık vermedi üstelik oğlum sen bana 50 lira vereceğin dedi naparsn kızarsın dimi . işte öyle insanlar hiç bi zaman kendi cebinden kuruş eksilsin kendi cebinden noksalsın istemez hep bana hep bana .Yani özetle hayat paylaştıkça çoğalır güzelleşir menfaat mi başlarım dostsuz ailesiz arkadaşsız sevgilisiz parasına , villasına , arabasına ...
                                                                                                            VCG

Ülkemdeki Eğitim Sistemi

Türkiye de ki sistem insanları o kadar saçmalattırıyorki: Doktor olmak isteyen birini fen bilgisi öğretmeni, ressam olmak isteyen birini de tam zıttına bi mühendis yapabiliyor. Puanlama sisteminde aralarında yüzbinlerce kişi fark oynayan iki mühendisliğinde içerik ve işleyiş bakımından, sınavlarda sorulan sorular bakımından aynı olması da ortada büyük bi saçmalığın oluşmasına neden oluyor ve tabiki sistemdeki diğer bi noksanlık da artık orta ve yüksek derece de ki insanlar için  yükseköğretim kurulmuştur dersek yeridir . Asgari ücretin 700 lirayı geçmediği bi toplumda ve ikinci öğretimde okuyan bir gencin yıllık harç miktarının 1,500 liraya vardığı bi ülke de eğitim öğretim hayatını sürdürmekte bu derece kolay olmasa gerek. Belli bi kısım Öss, kpss vs gibi öğrencilerin kaderini belirleyecek ve ülkenin en gözde kurumunun sorularını yine içerisindeki belirli bir zümreye verdikten sonra yapılan hileler ortaya çıktığında televizyon karşısına geçip 5 dakikalık zırvalamasyon ve saçmalamasyon tarzı bi konuşma yaptıktan sonra ülkenin lideri bu açıklama tatmin etti gibi bi konuşma yaparsa elinden geleceği çalınan bir gençlik nasıl tatmin olabilir ki yahut nasıl başarıya odaklabilir ki ? kuşku bir insana bir kez enjekte edildikten sonra o insandan bir daha kuşkuyu ayırmak anne ile çocuğu arasındaki bağı ayırmak kadar zordur işte. Ve Türk Genci öyle bir noktaya gelmiştir ki geleceğe umutla bakan genç sayısı kahvede at yarışı oynayıp tutturan insan sayısından fazla değildir ve bunun bizde oluşmasını sağlayan sistematik örgütlenme bunu değiştirmek için hala birşey yapmamaktadır. Ben mesela sürekli üniversite açılmasına da karşıyım mübarek ülkemde üniversite açılmayan ilçe kalmadı nerdeyse , ilk bakışta üniversite bir toplumda her ne kadar okuma yazma oranının yüksek olduğunu , eğitim öğretim seviyesinin yüksek olduğunu göstersede kalitesi lise düzeyinde olduktan sonra yükseköğretim programının açılmasından yana değilim bir de üniversite açmaktansa üniversite mezunlarına iş sahası açmak ve ya onları desteklemek daha iyi bi düşünce olması gerek diye düşünüyorum...
@_VCG_ adlı kişiyi takip et @_VCG_ adlı kişiyi takip et